Şizofreni, hem birey hem de toplum üzerinde derin etkiler yaratan ciddi bir psikiyatrik hastalıktır. Toplumda yaygın olan olumsuz yargılara rağmen, tüm hastalar için sonuçlar tamamen kötü değildir. Ancak, tanı alan bireylerin %50’sinden fazlası uzun vadeli psikiyatrik problemler yaşarken, yaklaşık %20’si kronik semptomlar ve kalıcı engellilikle karşı karşıya kalmaktadır. İşsizlik oranı %80–90 gibi çok yüksek seviyelerdedir ve hastaların yaşam süresi genel nüfusa kıyasla 10–20 yıl daha kısadır.
Bu hastalığın nedenlerini ve gelişim sürecini anlamak ve daha etkili tedaviler geliştirmek, modern tıbbın karşı karşıya olduğu en büyük zorluklardan biridir. Neyse ki, son on yılda genetik, epidemiyoloji ve nörobilim alanlarında önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Bu gelişmeler, şizofreninin anlaşılması ve tedavisinde umut verici yeni yollar açmaktadır.
Şizofreni Nedir?
Şizofreni, yaşam boyu görülme sıklığı yaklaşık %1 olan, yüksek derecede kalıtsal bir psikiyatrik hastalıktır. Beyin fonksiyonlarının birçok yönünü etkileyen karmaşık bir sendromdur. Tanı kriterleri, pozitif semptomlar (sanrılar, halüsinasyonlar), negatif semptomlar (motivasyon eksikliği, sosyal çekilme) ve dağınık düşünce ile karakterizedir. Ancak bu ana semptomlara ek olarak, bilişsel işlev bozuklukları, duygusal belirtiler, hareket bozuklukları ve duyusal anomaliler de sıkça görülür.
Hastalığın başlangıcı çoğunlukla geç ergenlik veya erken yetişkinlik dönemine denk gelir. Bazı hastalarda belirtiler yavaş yavaş ortaya çıkarken, bazılarında ise aniden başlayabilir. Bu klinik farklılıklar, şizofreninin tanı ve tedavisinde karşılaşılan en büyük zorluklardan biridir.
Tanı Nasıl Konur?
Şizofreni tanısı, hasta öyküsü ve psikiyatrik değerlendirme ile konur; yani kan testi veya görüntüleme gibi tanı araçları mevcut değildir. Ayırıcı tanıda bipolar bozukluk, majör depresyon, şizoaffektif bozukluk, maddeye bağlı psikozlar ve tıbbi nedenli psikotik bozukluklar gibi birçok farklı durum göz önünde bulundurulur.
Genetik ve Şizofreni
Uzun yıllardır yapılan çalışmalar, şizofreninin genetik bir yatkınlıkla ilişkili olduğunu göstermektedir. Son zamanlarda geliştirilen ileri genetik teknolojiler sayesinde, hastalığa neden olan genetik varyantlar daha net bir şekilde ortaya konmuştur.
Genetik çalışmalarla elde edilen en önemli üç bulgu şunlardır:
- Şizofreni yüksek derecede poligeniktir
Yani yüzlerce, belki de binlerce farklı genetik bölge bu hastalıkta rol oynamaktadır. Yaygın varyantların çoğu küçük bir etki yaratırken, nadir görülen varyantlar hastalık riskini ciddi ölçüde artırabilir.
- Genetik risk yaygın olarak başka hastalıklarla da ilişkilidir (pleiotropi)
Şizofreni ile bipolar bozukluk, majör depresyon, dikkat eksikliği ve otizm spektrum bozukluğu gibi birçok psikiyatrik hastalık arasında genetik örtüşmeler bulunmuştur. Bu durum, tanı sistemlerinin biyolojik gerçekliğe tam olarak uymadığını ve hastalıklar arasında ortak mekanizmalar olabileceğini göstermektedir.
- Genetik veriler bazı biyolojik süreçlere işaret ediyor
Özellikle sinaptik proteinleri kodlayan genler, glutamat reseptörleri ve dopamin reseptörü genleri gibi alanlarda önemli bulgular elde edilmiştir. Bu veriler, psikotik belirtilerin ve bilişsel bozuklukların nörobiyolojik temellerine dair ipuçları sunmaktadır. Ayrıca bağışıklık sistemiyle ilgili genetik bölgeler de hastalıkla ilişkilendirilmiştir.
Gelecek Perspektifi ve Zorluklar
Son 15 yılda şizofreni genetiği konusunda elde edilen bilgiler, biyolojik psikiyatri alanında şimdiye dek elde edilen en büyük ilerlemelerden biridir. Ancak hala yanıtlanmamış pek çok soru bulunmaktadır. Şu anda genetik bulgular, kalıtımın yalnızca %40’ını açıklayabilmektedir. Geriye kalan kısım ise hâlâ belirsizdir.
Mevcut tanı sistemlerinin sınırlı olması, genetik verilerin tanıya özgü olmayışı ve genetik riskin çok sayıda küçük etkili allele yayılmış olması, araştırmaları zorlaştırmaktadır. Ayrıca şimdiye dek yapılan çalışmaların çoğu Avrupa kökenli bireyler üzerinde gerçekleştirilmiştir. Farklı etnik grupların bu çalışmalara daha çok dâhil edilmesi, genetik bilginin herkes için eşit derecede faydalı olabilmesi açısından önemlidir.
Çözüm Ne Olabilir?
Yeni nesil genom teknolojileri (örneğin tam genom dizileme, uzun okuma dizileme) ile daha büyük ve daha çeşitli örneklem grupları üzerinde çalışmak, bu sorunların çözümünde kritik rol oynayacaktır. Ayrıca, fonksiyonel genomik, proteomik, nörogörüntüleme, bilişsel testler ve kan bazlı biyobelirteçlerin birlikte kullanılması, genetik riskin biyolojik ve klinik sonuçlarla olan ilişkisini daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir.
Sonuç Olarak;
Şizofreni, sadece bireyin değil, toplumun da mücadele ettiği karmaşık bir hastalıktır. Genetik alanındaki ilerlemeler, bu hastalığı daha derinlemesine anlamamıza yardımcı olurken, aynı zamanda birçok yeni soruyu da gündeme getirmiştir. Önümüzdeki yıllarda yapılacak olan çalışmalar, sadece şizofreni hakkında değil, psikiyatrik hastalıkların tümü hakkında daha kapsamlı ve bütüncül bir anlayış geliştirmemizi sağlayabilir.
Kaynakça:
- Owen MJ, Sawa A, Mortensen PB. Schizophrenia. Lancet. 2016 Jul 2;388(10039):86-97. doi: 10.1016/S0140-6736(15)01121-6. Epub 2016 Jan 15. PMID: 26777917; PMCID: PMC4940219.
- Owen MJ, Legge SE, Rees E, Walters JTR, O’Donovan MC. Genomic findings in schizophrenia and their implications. Mol Psychiatry. 2023 Sep;28(9):3638-3647. doi: 10.1038/s41380-023-02293-8. Epub 2023 Oct 18. PMID: 37853064; PMCID: PMC10730422.