Aynı Diyet Herkese Uyar mı? Genetik Hayır Diyor!

Beslenme, yalnızca kalori saymaktan ibaret değildir. Tıpkı parmak izimiz gibi, metabolizmamız, genetik yapımız, yaşam tarzımız ve hatta bağırsak mikrobiyotamız bile birbirinden farklıdır. Genetik kodlarımız birbirinden farklı ve bu farklılık vücudumuzun besinleri nasıl kullandığını, hangi makro ya da mikro besin öğelerine daha fazla ihtiyaç duyduğunu ve hatta hangi diyetin bizim için daha etkili olacağını belirlemekte rol oynayabiliyor. Gelin, şimdi bu bağlantının detaylarına birlikte göz atalım.

Genetik ve Beslenme İlişkisi: Nutrigenetik ve Nutrigenomik Nedir?

  • Nutrigenetik, genetik farklılıkların besin öğelerine olan tepkilerimizi nasıl etkilediğini araştırır. Örneğin, bir kişinin kafeine karşı duyarlılığı, laktoz intoleransı ya da gluten hassasiyeti genetik yatkınlıkla açıklanabilmektedir. Ayrıca nutrigenetik, hastalık risklerinin belirlenmesi, besin intoleranslarının tanılanması ve önleyici diyet stratejilerinin geliştirilmesi için de oldukça önemlidir.
  • Nutrigenomik, ise tam tersine, yediğimiz besinlerin genlerimizin çalışmasını -yani hangi genin “aktif” ya da “pasif” olacağını- nasıl etkilediğine odaklanır. Yediğimiz besinler genlerimize “çalış”, “dur”, “onar”, “savun” gibi talimatlar verir. Nutrigenomik ise bu mesajların analizidir.

Kısacası; Nutrigenetik: Genler → Beslenme tepkisi Nutrigenomik: Beslenme → Gen aktivitesi

Bu iki alan birlikte, “kişiye özel beslenme” anlayışının temelini oluşturmaktadır.

Genetik ve Kilo Yönetimi Arasındaki İlişki

Genetik faktörü metabolizma hızı, yağ depolama eğilimi, tokluk hissi, yeme davranışları ve enerji harcaması üzerinde çeşitli etkilere sahiptir. Bunun altında yatan neden ise her birimizin DNA’sının farklı varyantlar içermesidir. Örneğin, bazı bireylerde karbonhidrat tüketimi sonrası kan şekeri çok hızlı yükselirken, bazıları aynı miktarda karbonhidrata karşı daha dengeli bir yanıt verebilmektedir. Bu durum, glukoz metabolizmasında görev alan genlerin yapısal özellikleriyle doğrudan ilişkilidir. Bu varyantlar sebebiyle aynı yiyecek, aynı miktarda ve aynı sıklıkta tüketilse bile kişiden kişiye göre çok farklı fizyolojik sonuçlar gözlemlenebilmektedir.

Kilo yönetimiyle ilişkili başlıca genler:

  • FTO (Yağ Kütlesi ve Obezite ile İlişkili Protein) Geni: Bu genin belirli varyantları obeziteyle ilişkilendirilmektedir. Yapılan çalışmalarda bireyin yüksek kalorili yiyeceklere daha fazla yönelmesine ve daha az tokluk hissine sahip olmasına neden olabildiği gözlenmiştir.
  • MC4R (Melanokortin 4 Reseptörü) Geni: Vücutta enerji dengesinin, gıda alımının ve vücut ağırlığının önemli bir düzenleyicisidir ve mutasyonları obeziteyle ilişkilendirilmektedir.
  • LEPR (Leptin Reseptörü) Geni: Leptin hormonu, yağ hücrelerinden salgılanarak beyne tokluk sinyali iletmekten sorumludur. LEPR genindeki kusurlar, bu sinyallerin etkili biçimde iletilmemesine yani leptin direncine neden olabilir. Vücutta yeterli miktarda yağ deposu olmasına rağmen beyin bunu algılayamaz. Bu direnç sonucu kişi tok olsa bile aç hissetmektedir.

Leptin direncinin belirtileri şunlardır:

  • Kilo alma
  • İştah artışı
  • Yemeğin ardından bile açlık hissi
  • Kilo kaybında güçlük
  • Karbonhidrat ve basit şekerlere karşı yüksek istek
  • Metabolizma hızında azalma
  • Yorgunluk
  • Hormonlarda dengesizlik
  • Odaklanma güçlüğü
  • İnsülin direnci

Kilo verme hızıyla ilişkili başlıca genler:

  • UCP1 (Uncoupling Protein 1) Geni: Enerjiyi ısıya dönüştürerek kalori kaybetmeye yardımcı olur. Bu genin aktif olup olmaması ve bazı genetik mutasyonları metabolizma hızını ve yağ yakım verimliliğini etkilemektedir.
  • PPARG Geni: Yağ hücrelerinin oluşumu, insülin duyarlılığı, lipid metabolizması ve glukoz regülasyonu gibi temel metabolik süreçlerde rol oynamaktadır. Bu genin çeşitli varyasyonları insülin direnci riskini arttırarak obeziteye de zemin oluşturmaktadır.

Yeme davranışlarıyla ilişkili başlıca genler:

  • SLC6A4 (Serotonin Transporter) Geni: Bu gen serotoninin beyinde ne kadar etkili kullanılacağını belirlemektedir.

Düşük seratonin belirtileri şunlardır:

  • Tatlı ve karbonhidrata olan istek
  • Duygusal yeme davranışı
  • Doyma hissinde azalma
  • Depresif ruh haline bağlı aşırı yeme ya da iştahsızlık
  • Anksiyete

Serotonin düzeyi düşük bireyler sık sık “mutluluk için yemek yeme” eğilimindedir. Karbonhidrat tüketimiyle triptofan düzeyi artar bu da seratonin üretimini destekleyerek kişiye anlık mutluluk sağlar.

  • DRD2 (Dopamin Reseptörü D2) Geni: Dopamin, beynin ödül sistemini doğrudan etkilediğinden düşük dopamin seviyeleri daha fazla yeme eğilimini ortaya çıkartabilmektedir. Bu gende “A1 alelini” taşıyan bireylerde dopamin reseptör yoğunluğu daha düşüktür.

Düşük dopamin belirtileri şunlardır:

  • “Besin bağımlılığı” benzeri davranışlar
  • Doygunluk hissetmeksizin yeme
  • Özellikle yağlı, şekerli, işlenmiş gıdalara karşı istekte artış

Bilimsel Temelli Kilo Yönetimi: Genetik Testlerin Avantajları

Genetik testler; tükürük, yanak içi sürüntü ya da kan örneği ile bireyin DNA’sındaki bazı genetik varyantların analizini sağlamaktadır. Bu testlerle birlikte besin intoleransları, vitamin-mineral eksikliklerine yatkınlık, kilo alma/verme eğilimleri ve çeşitli metabolik hormonlara duyarlılıklar tespit edilebilmektedir. Bu testler, kişiye özel diyet programlarının oluşturulmasına katkı sağlayarak hem sürdürülebilirlik hem de motivasyon yönünden fayda sunabiliyor.

Kişiye özel beslenme planları, genetikle uyumlu hale getirildiğinde çok daha etkili sonuçlar ortaya çıkar. Genetik testler sayesinde, “kişiye özel, bilimsel ve sürdürülebilir” bir yaşam tarzı oluşturmak mümkün.

Genetik faktörler, vücut ağırlığı üzerinde etkilidir ancak ne kadar etkili olacağının yaşam tarzınıza ve çevresel koşullara da bağlı olduğunu unutmayınız.

Referanslar

1. Agrawal, P., Kaur, J., Singh, J., Rasane, P., Sharma, K., Bhadariya, V., Kaur, S., & Kumar, V. (2024). Genetics, Nutrition, and Health: A New Frontier in Disease Prevention. Journal of the American Nutrition Association43(4), 326–338. https://doi.org/10.1080/27697061.2023.2284997

2. Barrea, L., Annunziata, G., Bordoni, L., Muscogiuri, G., Colao, A., Savastano, S., & Obesity Programs of nutrition, Education, Research and Assessment (OPERA) Group (2020). Nutrigenetics-personalized nutrition in obesity and cardiovascular diseases. International journal of obesity supplements10(1), 1–13. https://doi.org/10.1038/s41367-020-0014-4

3. Robinson, K., Rozga, M., Braakhuis, A., Ellis, A., Monnard, C. R., Sinley, R., Wanner, A., & Vargas, A. J. (2021). Effect of Incorporating Genetic Testing Results into Nutrition Counseling and Care on Dietary Intake: An Evidence Analysis Center Systematic Review-Part I. Journal of the Academy of Nutrition and Dietetics121(3), 553–581.e3. https://doi.org/10.1016/j.jand.2020.04.001

Yazar: İlayda Özçelik

Merhaba, ben İlayda Özçelik. Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik mezunuyum. Diyetisyenlik eğitimimi tamamlamamla birlikte beslenmeye dair tüm noktaları karmaşıklıktan uzaklaştırarak herkes için anlaşılır kılmayı hedefliyorum. Beslenme biliminin yalnızca ne yediğimizle değil, nasıl düşündüğümüz ve nasıl yaşadığımızla da ilgili olduğuna inanıyorum. Çünkü bazen iyi yaşam, doğru soruları sormakla başlar. Keyifli okumalar dilerim.

Buna da Göz At

Wilson Hastalığı ve Vücutta Bakır Birikimi

Hastalığın Genetik Temeli ve Vücuda Etkisi Wilson hastalığı, ATP7B genindeki mutasyonlardan kaynaklanan kalıtsal bir metabolizma …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir