Anneler günü yazısı olarak, aksi düşünülemezdi! Mitokondri. Annelerimizden taşıdığımız miras. Peki nedir bu mitokondri?

Hücrelerimizde organeller vardır. Lise yıllarından, ortaokul yıllarından hatırlarsınız belki. Hücre – sitoplazma – organel ilişkisi… İşte o organellerden biri. Hücrenin enerji ihtiyacına göre sayıları değişir. Kaslarımızda ve sinir hücrelerimizde çok fazla mitokondri bulunur. Kendisi enerji işleriyle ilgilenir çünkü. Kendilerine ait ribozom, DNA ve RNA’ları vardır. 4 kısımları vardır. Ama asıl mesele şu ki; mitokondriler kalıtımsal olarak çocuğa annesinden geçer, babanın spermlerinin bu konuda henüz bir katkısı olduğu görülmemiştir.

Yazmış ya Hande Özdinler:

Annem vefat etti. Ama annemin mitokondrisi bende kaldı. Benim hücremde, benim her hücremde annemin mitokondrisi var. Her nefes alışımda, her kalp atışımda, her elimi uzatışımda, her düşüncemin başlangıcında, ne için enerji harcıyorsa bu vücudum işte orda annemin mitokondrisi var. Annem gitti belki ama mitokondrisi bende kaldı…”

İşte aynen böyle. Size bahsettiğim bu organel mitokondri, hücreye enerji verirken bi yandan canlılığın temelini sağlar diyebiliriz. Anneden gelir tamamen. Her çocuğuna enerjisini annesi verir, aynı zamanda enerji üretme mekanizmasını da vermiş olur böylece.

Aslına bakarsanız sadece mitokondri de değil; evet anne ve babamızdan aldığımız eşit sayıdaki kromozomlar üzerine kodlanmış bir DNA’mız olduğunu bilsek de bazı bilimsel makaleler her ne kadar zaman zaman babanıza çok benzediğiniz söyleniyor olsa dahi kişi en çok geni annesinden alır diyor. Bunun paralelinde her kadın mitokondrisini yavrusuna armağan eder adeta, dolayısıyla hayat enerjisi bize anneden geçer demek doğru.

Anne, çocuğuyla arasındaki bağını, hani o adını koyamadığımız garip iç hissiyatı sanırım böyle kuruyor. İnsan bunu düşününce ölümsüzlük duygusu gibi geliyor; siz anne oluyorsunuz çocuğunuza mitokondrinizi veriyorsunuz, sonra o çocuğuna ve o da çocuğuna… Böylelikle nesilden nesile içinizde var ettiğiniz o enerji geçiyor ve bir yerlerde hep canlı kalıyor. Hep orada duruyor.

Siz ne kadar sağlam, güçlü bir enerjiyle hayata bakarsanız, öyle olursanız o da yavrunuza aynen iletiliyor. Bizler nesiller boyu annelerimizin enerjisini içimizde barındırabiliyoruz. Demem o ki; anneler hiç ölmez. Her zaman vücudumuzda enerji depolayan, vücudumuza enerji taşıyan organellerimizde annelerimiz bir parçalarını bırakırlar ve biz onların sayesinde hayata bakarız. Şu an bu yazıyı bile annenizin size verdiği mitokondrileriniz sayesinde okuyorsunuz, ne mucizevi değil mi?

Yazıyı sonlandırırken, emek veren, büyüten, kardeşini / yeğenini / kuzenini / bir yavruyu kim olursa olsun gözünden sakınan, babayken annelik yapan, ablayken annelik yapan, teyzeyken annelik yapan, halayken annelik yapan, kendi kendinin annesi olan, anne olmak için dua eden, bir canlının bir hayvanın annesi olan herkesin günü kutlu olsun.

Hepiniz bir bir çok kıymetlisiniz. Kendi değerinizin farkında olun, e bi de mitokondrilerinize iyi bakın. Güzel beslenin, spor yapın, onlar böyle korunur. Ne zaman annenizi özlerseniz içinizdeki enerjiyi hissetmeye çalışın, ne zaman düşseniz ona ihtiyacınız olsa, şunu hatırlayın; içimizde hayata tutunmamız için bize yardımcı olacak enerji onun bize armağan ettiği mitokondrilerinde saklı…